Ozan Bey
Merhaba, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz
için teşekkür ediyorum. Okuyucularımız için oldukça keyifli bir röportajı gerçekleştirdik.
-Öncelikle
kendinizi tanıtır mısınız? Kendinizi bir profesyonel olarak nasıl
tanımlarsınız? Hikayenizi okuyucularımız oldukça merak ediyor.
Merhabalar,
İnsanın
kendisini doğru anlatması öncelikle ne yapmak istediğini ve bunları
nasıl
yapmak istediğine dayanıyor. Doğal olarak da bu bir yolculuk. Ben bu yolculukta
uzun zamandır
İnsan Davranışı alanında ilerlemek istediğimi biliyorum
ancak bunu
nasıl yapacağımla ilgili
farklı yöntemler denemiştim. Bir dönem Pazar Araştırma ve Yönetim
Danışmanlığı gibi sektörlerde çalıştım. Uzun sayılabilecek bir süre de (3 yıl)
Turkcell’de İK iş ortağı ve İşe Alım Uzmanı olarak çalıştım. 2016 itibariyle de
çabalarımı Kariyer Danışmanlığı, Kurumsal Eğitimler ve Girişimcilik
faaliyetlerine yönlendiriyorum. Biri Türkçe (
Sorgulayarak Mutlu Kalma
Sanatı) biri İngilizce (
Creative Hiring)
isimli iki kitabım var. Üçüncüsü yolda.
-Bugün
iş dünyasına giren ve girmeye çalışan birçok
yeni mezun var. Hepsi kariyeri ile ilgili adımlar atmak istiyorlar. Nereden
başlamaları gerekiyor? Kariyer planlamada nasıl bir başlangıç yapmalılar?
Bu
aslında çok önemli ama bir o kadar da tek cevap vermesi zor bir konu. Buradaki
asıl sorumluluk bu kararı alacak olan kişilerde. İlk önce kendilerine karşı
dürüst olmaları ve toplumsal baskılardan arınarak hangi iş alanlarında çalışmak
istediklerini nasıl zevkleri ve yetenekleri olduğuna bakarak belirlemeleri
gerekiyor. Bu da tabi ki pasif, yani bekleye bekleyen yaşanan bir süreç değil.
Aktif arayış çok önemli. Aktif arayıştan kastım ise hayatta mümkün olduğunca
çok yeni şey deneyimlemek, yeni yerler görmek, insanlarla tanışmak, yeni şeyler
yapmak. Ne kadar çok yaşarsanız, neyi sevdiğinizi, neyi yapmak istediğinizi o
kadar net keşfetme şansı bulursunuz.
Bu konuda
Yeni Mezun Dertleri
isimi çok yeni bir sohbet/podcast serisi başlattık. Özellikle önemli karar
aşamalarında olanları dinlemeye davet ederim. Devamını da
www.ozandagdeviren.com
üzerinden takip edebilirsiniz.
-Giderek
artan rekabet iş dünyasında da birçok zorluk ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bu durum insan kaynağı için de geçerli. Peki bu durumda iş dünyasındaki
profesyoneller nasıl rakiplerinden öne çıkacaklar? Nasıl fark yaratacaklar?
Fark
yaratmak için bir konuda ÇOK İYİ olmak en garanti yol. “Kapital” yani aslında
“sermaye” kelimesini bir kaç türevi vardır biliyorsunuz. Tek sermaye parasal
sermaye değildir. Örneğin bir sermaye türü “kültürel sermaye”dir, ne kadar
kültür sahibi olduğunuz, dünyayı, hayatı, sanatı, bilimi ne kadar anladığınız
ve sindirdiğiniz kültürel sermayenizi belirler. Yine sosyal çevre bir
sermayedir. Kısaca “network sermayesi” diyebiliriz. Ne seviyede, ne yakınlıkta
ve ne mevkilerde tanıdıklarınızın olduğu sizini network sermayenizi belirler.
En önemli ve en etkili sermaye ise “entellektüel sermaye” ya da “bilgi
sermayesi”dir. Bunu kimse elinizden alamaz ve hayat boyu azalmaz, artar. Bu
sermayelere yaptığınız yatırım, en az para sermayesi kadar değerlidir. Bu
yüzden sürekli gelişime açık olmak gerekir. Ancak entellektüel sermayeyi paraya
nasıl çevireceğinizi ise yine sizin bulmanız gerekir.
Bir
konuda çok iyi olmak, o konuda çok kuvvetli bir bilgi sermayesine sahip olmak
için ise en başta o konu ile yakından “ilgili” olmak ve “merak etmek”
gereklidir. O yüzden benim önerim, işin orjin noktasına “hangi konularda
meraklıyım ve tutkuluyum?” sorusunu sormak ve bunun üzerine sermaye inşa etmeye
başlamaktır.
-İşin
bir de işveren markası tarafı var. İşverenler yani firmalar yetenek bulmakta
zorlanıyorlar ve yetenekleri elde tutmakta zorluklar yaşıyorlar. Bunun için firmaların insan kaynakları
neler yapabilir?
Artık
çalışanlar ile şirketler arasında onlarca yıl sürecek sadakat anlaşmalarının
yapıldığı dönem geçti. Çalışanlar yaptıkları işin anlamlı ve değerli olmasını
istiyorlar. Şirketin uzun vadeli hedefini anlamak, kendi becerileriyle örtüşen
ve fayda sağladıkları işlerde çalışmak istiyorlar. Bunun dışında saygıyla
davranılmak, adil ödeme ve yan haklar sistemleri ile karşılaşmak ve doğru terfi
ve yükselme ihtimallerinin önünün açık olduğunu görmek istiyorlar.
İyi bir
işveren markası, en başta doğru bir hikaye yaratır. Bu hikayenin merkezine de
EVP’yi (Employer Value Proposition) yani, İşveren Değer Önermesini koyar. Tüm
işveren markası pazarlama eforu da bunun etrafında kurgulanır. Bu yüzden
firmaların ilk önce özlerine dönüp, bu şirket niye var, nasıl bir değer
üretiyor, sorularını kendilerine
sormaları ve bunun üzerine bir strateji inşa etmeleri gerekiyor. Bu konuda Simon
Sinek’in
Start With Why
isimli konuşmasını ve çalışmasını kuvvetle öneririm.
-Bazı
global ve kurumsal firmalar özellikle
yetenekli çalışanları
için kariyer
planlaması yapıyorlar. Bu yeterli mi? Profesyoneller için insan kaynakları departmanlarının
yaptığı planlamalar yeterli oluyor mu? Her profesyonel kendi kariyer
gelişiminden sorumlu olarak mı hareket etmeli?
Kariyer
planlamasını yapmak, asli olarak çalışanın kendisinin görevi ve sorumluluğudur.
Artık her kişi bir marka veya kendi becerileri ve gelişim olanları olan bir
“şirket”. Yani herkes kendi vücudunda barındırdığı bu şirketin başarılı
olmasını sağlamak uğruna çalışmak, gelişmek, doğru stratejik kararları almak ve
eforunu doğru yönlendirmek zorunda. Kariyer Danışmanlığı çalışmalarımda sık sık
karşılaşıyorum, işin en zor kısmı kişinin “kendi hikayesini” keşfetmesi. Bunu
çözdükten sonra gerisi geliyor.
Diğer
yandan şirketlerin sorumluluğu çalışanlarına karşı açık olmak ve onların önünü
açmak noktasında. Zaten en baştan, artık bir çalışanın şirkete girip, orada
idealde 7 yıl çalışacağına ilişkin bir kariyer planlaması yapılmamalı.
Kişilerin iş değiştirme aralıkları arttı, şirketlerde çalıştıkları süreler
kısaldı. Bunu dikkate alacak, yüksek tempolu, çalışanların sadece kendi iş
tanımları ile sınırlı kalmadan ek sorumluluklar alabilecekleri, daha esnek ve
daha yatay yapılar tasarlanmalı. Özellikle ek sorumluluk almaya esnek olarak
fırsat veren, kişilerin yeteneklerini ortaya koymasına izin veren kurumsal
yapılarda sadakat ve çalışan performansının daha yüksek olduğunu gözlemliyorum.
-Başarılı bir profesyonel olabilmek
yani iyi ve başarılı bir kariyere sahip olabilmek için iş hayatının ilk yıllarında ne yapmak gerekiyor?
İyi
gözlemlemek çok önemli. Sadece işin nasıl yapıldığını öğrenmek değil kastım,
aynı zamanda daha geniş bakarak, iş hayatı nasıl işliyor, bir kurum kültürünün
insanlar üzerindeki etkileri neler, güç ilişkileri, politik ilişkiler, ilişki
yönetimi teknikleri gibi konular da gözlemlenmeli. İkincisi ise daha önce yazdığım gibi
Dengeyi Uzun Vade’de
Aramak. Kısa vadede iş yaşam dengesi bozulabilir ancak “değer
mi” sorusuna cevap verirken uzun vadeli düşünmek gerekiyor.
-Bugün hem ülkemiz hem de dünyamız için başarılı girişimcilere
ihtiyacımız var. Girişimci olmak isteyen okuyucularımız için ne tavsiye edersiniz?
Girişimcilik
bir ekosistem meselesi. Sadece doğru fikre sahip olmak yeterli değil. Doğru
ortakları bulabilmek, doğru teknik/ticari eşleşmeleri sağlamak, kuluçka
merkezleri ile yakın çalışmak, yatırımcı desteğini takip etmek gibi konular
başarıyı belirliyor. Bu yüzden girişimci olmak isteyen kişiler en başta,
kendilerini bu girişimcilik ekosisteminin içerisine sokmalı, network ve ilişki
geliştirmeliler. İkincisi; girişimciliğin en özündeki düşünce insanların
gerçekten ihtiyacı olan bir hizmet ve ürünü onlara vermektir, bunun içinde
“İnsanların neye ihtiyacı var?” sorusunu sormak gerekli. Bu soruya herkesin
cevabı farklı olacaktır, ki bu farklılıklar da farklı girişimlerin başlangıç
noktasını oluşturur. Üçüncüsü; bu alanda dünyaca ünlü başarılı girişimcilerin,
Peter Thiel’lerin, Elon Musk’ların, Gary Vaynerchuck’ların hikayelerini
okumalı, doğru yaptıklarını tekrarlamalı, hatalarından da öğrenmeliyiz.
-Siz
de kariyer danışmanlığı hizmeti veriyorsunuz. Bu hizmeti alan danışanlarınızın
kariyerlerinde nasıl bir değişim oluyor? Sizinle çalıştıktan sonra ne gibi kazanımlar elde
ediyorlar?
Kariyer
planlaması yapmak oldukça zor ve karmaşık bir süreç. Hele ki Türkiye’de. En
başta kişinin kendi hikayesini keşfetmesi, Türkiye veya Yurtdışı piyasasındaki
iş fırsatlarını bilmesi, hangi kariyer rotasının bir kaç yıl sonra nereye
götüreceğini hesaplaması ve tüm bu seçimlerini içinde bulunduğu hayatın engel
ve zorluklarıyla örtüştürmesi gerekiyor. Ben bu karar süreçlerinin tamamında
hem sosyolojik ve psikolojik eğitim ve arka planımı kullanarak hem de İşe Alım
ve Yönetim Danışmanlığı alanındaki tecrübelerimi ve saha bilgimi dahil ederek
mümkün en iyi desteği vermeyi hedefliyorum. Birlikte çalışma şansı bulduğum
kişilerin en büyük kazanımı kendi becerileri ile uygun, yapmaktan zevk
aldıkları, gelecek hedefleri ile uyumlu
işlere doğru ilerlemeye başlamak oluyor. “İyi bir hayatın” kendimizden büyük
bir sorun bulup onun uğruna çalışmakla yakından alakalı olduğunu da
düşünüyorum. Bu yüzden yaptığımız işler sadece maddi kazanca yaramamalı aynı
zamanda anlam duygusuna da cevap vermeli. Birlikte yaptığımız
çalışmaların özünde bu iki koşulu da tatmin edecek formüller bulmak ve gelecek
stratejileri çizmek yatıyor.
Tüm
bunlara ek olarak doğru CV yazma, iş görüşmesi teknikleri, etkili ifade
biçimleri, doğru ön-yazı veya tanışma metni oluşturma gibi teknik konularda da
severek yardımcı oluyorum.
-Röportaj için tekrar
teşekkür ediyoruz. Son olarak eklemek istediğiniz birşey var mıdır?
www.ozandagdeviren.com
a girdiğinizde karşınıza çıkan ekrandan özel posta grubuma dahil olmaya davet
ederim. Buraya üye olarak gelecek yazıları ve yeni projelerimi
kaçırmadığınızdan emin olabilirsiniz. Üçüncü kitap için geribildirim alacağım
kişileri bu grup içerisinden seçmeyi planlıyorum.
Gelen
mesajları cevapsız bırakmıyorum, ilgili olduğum konulardaki sorularınızı
iletisim@ozandagdeviren.com
üzerinden bana sorabilirsiniz.
-Teşekkürler.