29 Mart 2013 Cuma

Çin'i Pazar Olarak Görebilmek

Son 2 seneye kadar Türkiye’de herkesin konuştuğu şey Çin ile rekabet edebilmekti. Çin’de ucuz olan üretimden dolayı firmalarımızın rekabet edememesi sonucu faaliyetlerini durdurmaları konuşuluyordu. Çin’in dünyanın geri kalanına etkisi oldu ve iş yapış şekillerini değiştirdiği gerçeği ortaya çıktı.

Bugün firmalarımızın tartışması gereken konu Çin’e karşı nasıl avantajlar ve farklılıklar geliştirebilecekleri ve Çin’i bir Pazar olarak görüp ona göre strateji geliştirmek. Çin’in bu ekonomik büyüme hızı ile 2050 yılında çok büyük bir ekonomi olacağı zaten herkesin konuştuğu bir konu. Burada düşünmemiz gereken konu bu kadar büyük bir büyüme hızı ve büyük bir ekonomi ile nasıl bir kazan kazan stratejisi kurmak olmalıdır. Bu pazarda nasıl kendimize yer bulacağımız sorusuna cevap aramamız gerekir.

Çin’in nüfusunun büyüklüğü de hepimizin bildiği bir konu. Bugün bu nüfusun %50’si kırsal kesimde yaşamakta. Ülkenin  gelişmesiyle birlikte kırsal kesimde yaşayan nüfusun bir kısmı da şehir hayatına geçecek. Dolayısıyla bu da tüketimi artıracak ve Pazar olarak da Çin’i büyütmüş olacak.

Çin’de iş yapma biçimi ve kültürü de farklı olduğu için bu farklılığa uyum sağlayabilen şirketler başarılı olacaklar. Bizim de Avrupalı firmalarda olmayan esneklik yapımız ve hız avantajımızla avantaj sağlayacağız. Çin’in yükselişi ve dönüşümü de çok hızlı bir şekilde gerçekleşti. Dolayısıyla bu pazardan pay kapmak isteyenler bu dönüşüme adapte olup fırsatlardan faydalanacaklar.1,3 milyar tüketicinin bulunduğu müthiş bir Pazar. Özellikle yeme-içme gıda sektöründe büyük fırsatlar olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Yalnız şu anda çok fakirler. Bu ülke geliştikçe pazarın hızı da artacak.

Bu pazarda rekabet etmek isteyen firmaların unutmamaları ve dikkat etmeleri gereken bir konu da Çinli firmaların da Batılı firmalar ile entegre olma çabasıdır. Batılı firmalarda görmüş oldukları uygulama ve stratejileri hemen uygulamaya koyarak fark yaratmaya çalışıyorlar. En son teknolojileri hemen kullanmak istiyorlar. Bu da yeniliğe ve değişime fazlasıyla açık olduklarını gösteriyor.

Ülkemizdeki Çin imajı ise genelde düşük kalite ürünler olarak gözükmekte. Fakat 1970’li yıllardaki Japon firmalarının da kalite algısı ve imajı aynı şekilde idi. Bugün Türkiye’de en fazla güven duyulan markaların Japon markalarının olduğunu hatırlatmak isterim. Alman markalarından daha fazla ülkemizde Japon ürünlerine duyulan bir güven var. Çin ise bu durumdan tamamen farklı olarak her türlü kalitede üreticiye sahip bir durumda. Her fiyatta uygun ürün bulunması bugün dünyada Çin’i çok farklı bir konuma getiriyor. Ve dünyanın fabrikası konumuna yükselmiş durumda.

Özetle, Çin ile rekabet etmeye kalkacak firmalar avantajlarını ve farklarını çok iyi ortaya koyan markalaşma iletişim ve stratejileri ile ayakta kalacaklardır. Daha da önemli konu ise bu kadar büyük ve önemli bir Pazar olan Çin’i stratejik bir üs olarak belirleyip ilerlemek gerekmekte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder